Birçoğu günümüzde popülerliğini yitirmiş olsa bile, araba motorlarını silindirlerinin konumlandırılmasına göre yaklaşık 50 farklı şekilde konfigüre etmek mümkündür. Peki neden tek tip motor kullanmıyoruz, motor şekilleri neden birbirinden farklı?
- Her araba belli bir amaca yönelik üretilir. Motor seçimi de arabanın üretiliş amacına uygun olmadılır. Örneğin performans amaçlı üretilen bir araçta ekonomik veya düşük performanslı bir motor kullanmak anlamsızdır.
- Motor için ayrılan alan kısıtlıdır; diğer bir deyişle motorun, motor için ayrılan alana sığması gerekir. Her arabada motor için ayrılan alan şekil, konum ve büyüklük/küçüklük açısından farklılık gösterir. Motor arabanın önüne, arkasına, ortasına; diklemesine, enlemesine... yerleştirilebilir.
- Vergi, ağırlık, emisyon değerleri, akaryakıt fiyatları gibi kısıtlamaların olduğu ülkelerde ağırlık, hacim, verim vs. ölçütler çok önemli yer tutar. Araba üreticileri de bu değerleri göz önünde bulundurarak amaca yönelik motorlar üretmek zorundadırlar. Örneğin biz çoğunlukla motor hacmine göre vergi ödenen bir ülkede yaşıyoruz. Akaryakıt fiyatları yüksek, ayrıca belirli emisyon değerini aşan araçların trafiğe çıkmaları yasak. Bu demek oluyor ki, Türkiye'de araba satmak isteyen bir otomobil üreticisi bu şartlara uygun bir motor üretmek zorunda; aksi halde başarılı olamaz.
- Her motor tipinin kendine özel ağırlık merkezi vardır. Motorun arabayı oluşturan bileşenlerin birçoğundan daha ağır olduğu ve arabanın ağırlık merkezinin büyük oranda ağır bileşenlerin ağırlık merkezinden etkilendiği düşünüldüğünde, farklı motor tiplerinin önemi bir kez daha ortaya çıkar. Motorun sahip olduğu ağırlık ve ağırlık merkezinin konumu sayesinde araç daha stabil bir karaktere sahip olabilir.
- Hacmi, silindir sayısı, kullandığı yakıt vs. aynı olsa bile motorun şekli değiştiği zaman performans, verim, motor ömrü, yakıt tüketimi, gürültü, titreşim, ses gibi özellikler de değişir. Bu da demek oluyor ki farklı motor şekilleri, kullanıldığı araca diğer araçlardan çok farklı bir kişilik kazandırır.
Şimdi tüm bu yazılanları zihnimizde daha iyi canlandırmak için iki farklı araç üzerinde duralım: ilk aracımız orta büyüklükte günlük kullanıma yönelik, 2. aracımız ise spor kullanıma yönelik fakat belirli bir motor hacmini aşmaması gereken bir araba olsun.
İlk aracın kullanılış amacı bellidir: şehir içinde günlük işleri halletmek, işe gidip gelmek vs. Yani ağır olmayan işlerde sık kullanıma uygun ve ekonomik bir motor bu aracın ilk önceliğidir; yüksek performanslı, ağır, gürültülü bir motor bu araç için uygun değildir. Bu aracın motoru seçilirken bunlara dikkat edilecektir.
İkinci araç ise spor kullanıma yönelik bir araç, yani aracın ve motorun ağırlığı, ağırlık merkezi, ivmelenmesi, performansı, sesi... gibi özellikler ön planda. Fakat bir nedenden dolayı (vergi sistemi, motor için ayrılan yer vs.) belirli bir hacmi geçmeyecek motor kullanılması gerekiyor. Bu durumda aracın üreticisi motorun kaç silindire sahip olacağı, silindir şekli ve konumlandırması gibi etkenler üzerinde yoğunlaşmak ve belirli bir motor tipini - araca en uygun tipi - seçmek zorunda. Aksi halde araç bekleneni vermeyebilir veya üretiliş amacından sapabilir.
Bu gibi etkenler arabalarda birbirinden farklı motor tiplerinin kullanılmasını gerekli kılar. Arabada uygun motor kullanıldığı zaman kullanıcı beklediğini alır, üretici daha yüksek bir başarı sağlama şansını elde eder. Aksi taktirde araç tutulmayabilir, marka imajı zedelenebilir ve üretici kullanıcının gözünde değersizleşebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder